
MEKTUPLAR
Kızlarıma



Aileme


Bursa...





Bir yağmur var dışarıda,
Ev halkı başucumda.
Hüzünlü gözlerle bakmayın bana.
Kalbim, yaşamakla ölümün farkında!
(Ü. Saguner - 20 yaşında, tüberkülozun son aşamasından hayata dönüş)
Günizi'm altı aylık...
Çok halsizim ve hiç bir şey yiyemiyorum. Otuz sekiz kiloya düştüm. Ve nihayet komaya girmişim. Teşhis tüberküloz. Son aşamadayım. Yataktan çıkmam yasak ve yemeklerimi son lokmasına kadar tüketmem gerekiyor. Ah.. Azrail bile bana yemek tepsisinden daha sevimli görünüyor. Ama, minicik kızım için yaşamam, ağlayarak da olsa bu yemekleri yemem lazım...
Altı yıl sonra bir bebeğimiz daha oldu. Övül...
Evimizin bir bölümünde özel biçki-dikiş kursumuz ve bir sürü öğrencimiz var. Hem onlarla, hem hasta olan babaanneyle, çocuklarımla ve evimin işleriyle ilgilenmem gerekiyor. Ve hala çok, çok zayıfım. Bu koşuşturmanın içinde Övül biraz büyüdü. Evin neşesi oldu. Ben mutlu muyum? Bunu düşünmek için zamana ihtiyaç var, o da bende yok...
18 Haziran. Nihayet İdil bebek de geldi, aramıza. İyi ki de geldi...
Uzun saatler dışarıda olduğumdan şimdi benim için her şey daha da zor. Yorgun günler, uykusuz saatler geçiriyorum ama minicik yavrumun güzel yüzüne baktığımda, onu kucağıma aldığımda her şeyi unutuyorum. Tatlı bebeğim. 'Ama benim ana şefkatine ihtiyacım var' diye diye, şikayet ede ede büyüdü.